25 Temmuz 2010 Pazar

Biri bana bu bacağın açıklamasını yapsın!

Bu bacak:
Bu resimdeki garip olan tek şey o bacak değil aslında. Hatta bu mangadaki garip tek şey değil.

Bu manga, Ryuuhei Tamura'nın Beelzebub isimli mangası. Duyduğuma göre epey sevilen bir mangaymış, yakında da bir special anime bölümü çıkacakmış. Dürüst olmak gerekirse ben manganın o kadar da hayranı değilim. Hatta her hafta takip etmemin nedeni, serseri ve liseli Japon erkeklerinin olduğu bir manga olması diyebilirim.

Tamam, o kadar da kötü bir manga değil. Hem heyecanlandırıyor, hem de güldürüyor. Satır aralarında çok akıllı espiriler olabiliyor. Sinir bozucu en kötü yönü ise, çok güçlü olarak gelen bir karakterin, tek sayıda hemen yenilmesi... Aslında, bizim karakterin en güçlü olması gerektiğini düşünürsek böyle bir şey olması normal ama insanlar o kadar abartıldıktan sonra tek sayıda hemen yerle bir olunca insanın hevesi kursağında kalıyor.

Sinir bozucu diğer yönü ise çizimleri... Çizdimden pek anlamayan bir insan olarak benim bile gözüme batmaları ortada yanlış bir şeyler döndüğünün kanıtı olmalı. Özellikle kollar ve bacaklarda, ellerde, parmaklarda çok abukluklar olabiliyor.

Çizeri geçtim aslında... Benim lafım yanındaki asistanlarına, editörüne... Hiçbiriniz mi görmüyorsunuz? Söylemeye mi çekiniyorsunuz anlamıyorum ki. Çizimler muhteşem olacak diye bir şey yok. Etrafta vasat düzeyde çizimleri olan mangalar var tabii ama insan anatomisini hiçe saymak? Biri bu adama bir dur demeli!

Kendine gel!

O diz rüyalarıma giriyor!

10 Temmuz 2010 Cumartesi

Persona 3 PSP versiyonunun beni üzmek için çıkmış olması!

Evet!

Kendisini Ps2 de oynadığım zamanlar Junpei'nin hastası olmuştum. E, sonuçta yavşak/rahat bir karakter. Nasıl sevemem?

Oyunun PSP versiyonunda, kız karakterle oynayabiliyoruz ve Junpei karakterimizin de Social Link'i var... Hemen koşturdum onun social linkini açtım tabii. Fakat sorun nedir? Junpei bizimle kanka muhabbeti yapıyor! Bize "dude" diyor! Hatta iyice abarttı, oyunun taş karakteri Akihiko için "Bence onunla şansını denemelisin" falan diyor.

Buradan, benim gibi genç bir kızı kırıp, hayalleriyle oynayan oyun yapımcılarına gözyaşlarımı yolluyorum T.T

Gerçi Junpei'yle romantik bir şeyler yaşamamız oyunun gidişatına uymazdı sanırım ama =/

O ZAMAN SOCIAL LINK YAPMAYACAKTINIZ!

12 Haziran 2010 Cumartesi

Öndeki Arabayı Takip et!

Bence her insanın hayalinde, bir taksiye binip "Öndeki arabayı takip et!" demek vardır. Böyle bir hayali olmadığında ısrarlı olan insana inanmam!

Geçenlerde odama dolap almak için Koçtaş'a gittim. Ucuza dolap buldum diye sevinirken nakliye ve montajın ek fiyatını hesaba katmamışım. Dolaplar bir anda yalan oluverdi ücretleri duyunca. Sonra evdekilerle konuşuldu falan, Koçtaş'taki kız da taksiyle götürebileceğimiz konusunda bizi ikna edince, dolabı almaya karar verdik.

Aslında bunları taksiyle götürme olayı bambaşka bir macera ama onu anlatmıyorum.

Dolapla birlikte abim bir taksiye bindi. O takside bize yer olmadığı için, ben de dayımla beraber başka bir taksi beklemeye koyuldum. Taksi bulduğumuzda abim gideli epey zaman olmuştu, eve çoktan vardığını düşünüyorduk ama evimizin yanındaki ara sokakta önümüze abimin bindiği taksi çıkıverince fikrimiz değişti tabii.

Dayım evimizi tarif etmek için taksiciye kibarca "Önümüzedeki taksinin gittiği yeri izlerseniz..." dedi. Ben o sırada içimden çığlık çığlığa "ÖNDEKİ TAKSİYİ TAKİP ET!" diye bağırıyordum. Yanımda dayım var, taksici de pek ciddi bir şey diye bunu sesli söyleyemedim tabii... Ama çok feci içimde kalmıştı. Arka koltukta büzüşerek sessiz sessiz "Öndeki taksiyi takip et... ihihi" dedim kendi kendime.

Bir gün... BİR GÜN!!! Yapıcam bunu. Bir taksiye binip, "Öndeki taksiyi/arabayı takip et!" diyeceğim. Belki o gün bunun gibi doğal bir yolla olacak ya da ben sırf bunu söyleyebilmek için bir senaro kurgulayacağım ama bunu yapacağım!

GENÇLİĞİMİ YAŞAYAMADIM LAN!

9 Haziran 2010 Çarşamba

Persona 4 ve Gerçek Hayat

Başlık biraz garip ama diyecek başka bir şey bulamadım.

Persona 4'ü oynamaya başladığım zaman, bir hafta sonra gece yarısına 20 dakika kala yağmur yağmaya başlaması beni çok heyecanlandırmıştı...

Persona 4'te, yağmurlu havalarda, gece yarısı, kapalı olan bir televizyona bakıldığı zaman, televizyonda bir şeyler görülüyor.

Yaz ayında durduk yere yağan bu yağmurdan dolayı çok heyecanlanmıştım ben! Zaten çabuk heyecanlanan, izlediğim, oynadığım şeylerden hemen etkilenen bir insanım. Bunun altında özel nedenler aramıştım!

Şimdi de tarih 09.06.2010. Geçen haftasonundan beri durmak bilmeyen bir yağmur var. Persona 4'te, birkaç gün devam eden yağmurdan sonra çıkan sisle beraber aksiyonlar kopuyor.

Sis çıkmasını tabii ki beklemiyordum. Durmaksızın yağan yağmur bile bana yetiyordu. Her akşam gece yarısı televizyonun boş ekranına bakıp durdum.

Sonra dün gece yağmur kesildi... Biraz üzülmüştüm ama yine de hevesimi aldığımdan dolayı canımı pek sıkmamaya çalıştım. Sonuçta bu oyunu oynadığım dönem böyle bir şey yaşamak benim için çok önemliydi. Sonra dün akşam annemin yanına, salona gittim. Evdeki tadilattan dolayı salonumuzun perdeleri takılı olmadığı için dışarıyı olduğu gibi görebiliyordum...

Ve dışarıda sis vardı!!!

Birkaç gün durmadan yağan yağmurun ardından, gece sis çıkmıştı!

Sevinçten ne yapacağımı bilemedim. Bu, benim için çok güzel bir rastlantı ^.^

Ya da değil... *gerilimli müzik*

Belki de yağmurlu gecelerde televizyon ekranına baktığımda bir şeyler gördüm. O özel kanal açıldı belki de... ve bunu herkesten saklıyorum.

Kim bilir?

Bence Persona 4 gayet gerçek!

2 Haziran 2010 Çarşamba

Bir Anne Kızını Nasıl Rezil Edebilir?

İnsanlar beni ne kadar 16 sansalar da, gayet 22 yaşında bir kızım. Biraz üşengeç, biraz da düzensiz bir bayan olduğumdan, regl dönemlerimi hiç not almam. Bu nedenle her an her yerde başıma hoş olmayan şeyler gelebilir! Ne zaman ki anneme sofrada tuzluğu sağ tarafa değil de sol tarafa koydu diye bir anda bağırmaya başlarsam, "o" günün yaklaştığını anlarım.

Dün annemle birkaç işimizi halletmemiz için Beşiktaş'a gitmiştik. İki gün önce televizyonda gördüğüm bir reklama ağlayacak kadar duygulandığım için, o malum günün yaklaştığını hissetmiştim. Bu nedenle, bir süre sonra durumları kontrol etmek için anneme tuvalete gitmem gerektiğini belirttim. O da beni oradaki bir balıkçıya soktu...

Ben kontrolümü yaptıktan sonra dışarıya çıktığımda annem beni restoranın hemen girişinde bekliyordu. Restoran, Beşiktaş'ta balık satılan yerin hemen yakınlarındaydı. Dışarıda ve içeride çalışanlar ve birkaç müşteri vardı.

Ve annem bana kapının önünden seslendi: "Sifonu falan çektin mi?"

Tekrar ediyorum. Ben 22 yaşındayım. Ve belirtmeliyim ki, evde sifonu çekmeme gibi bir alışkanlığım falan da yoktur. Yani annemin o an bunu söylemesini gerektirecek belirli bir nedeni yoktu.

O an ne yapacağımı bilemedim ve gülemseyerek "Ay anne 10 yaşında çocuk muyum ben? 22 yaşındayım. Sen de yani... Soruya bak" dedim. Annem de "Ne bileyim ben." dedi. Kadın ne yaptığından ve neden yaptığından habersiz!

Şu an hâlâ bunu yazarken yüzüm kızarıyor. Oradaki tüm çalışanlar ve müşteriler VE yoldan geçen insanlar eminim bunu duymuşlardır.

Siz siz olun, annenizle dışarıya çıkmayın.

11 Mayıs 2010 Salı

Bir Kızın Başına Gelebilecek En Kötü Şey ve Persona 4

Bir kızın başına gelebilecek en kötü şey, izlediği bir şeyde, oynadığı bir oyunda, 2 veya daha fazla kişi arasında kalmasıdır! Bu gerçekten çok zor bir şey. O seçim/karar anı çok acı. Seçim yapmasak yine zor. Birkaç kişiye aynı anda ilgi duyunca bünyeye fazla yükleme oluyor. Neyse...

Bu en son benim başıma Persona 4'te geldi...

Neredeyse 1 sene sonra Persona 3'ü bitirmemin ardından, heyecanla Persona 4'ü açtım. Daha da heyecanla açılış videosunu beklemeye başladım. Açılış videosu girdiğinde... O anı nasıl anlatayım bilemiyorum... Her şey yavaş çekimde gibiydi... O bakışı, gözlüğü alıp gözüne takışı... O an çarpıldım ve "Bu ne ya?!" dedim. Böyle biri gerçek olamazdı! (O an, gerçek hayatla oyun dünyasını birbirinden ayıran o ince(!) çizgi ortadan kalkmış tabii.)


Beğendiğim adam oyunun baş karakteriydi tabii ki:Photobucket


Photobucket <=Persona 3'ün baş karakteri de hoştu ama o beni o saç modeliyle kaybetti diye düşünüyorum ben Genelde insanların "emo" diye tabir ettiği o saç modeli beni kendisinden soğuttu. Adam zaten oyun boyunca konuşmuyor. Eller cepte dolanan bir tip. Direkt soğudum ondan! Ama 4'ün karakteri öyle mi?! Evet, belki o da sessiz, belki o da eli cebinde dolanıyor. Ama bunun bir karizması var! Ayrıca çok erkek ^^ 3'ün karakterinin görünümü daha veletti ama 4'ünki bağrı açık kıyafetiyle beni benden aldı. Gerçi ben bağrı açık dolanan insanları sevmem ama aşk böyle bir şey işte. İnsanı şaşırtıyor. Ayrıca ben Japon liselileri o ciddi ve karizma üniformalarıyla beğendiğimi sanırdım. Düğmeleri bağlı falan... Gayet önü açık ceketleri, dağınık gömlekleri, ceketlerinin içinde alakasız t-shirtleriyle de seviyormuşum. İşte..: "Japon yapıyor abi..." Neyse, olaya devam edeyim. Fakat bu kadar kolay değildi! Video devam ediyordu! Ve o an onu gördüm... Yosuke! Uzun ve dağınık saçlarıyla, karizma karizma dolanıyordu etrafta. => Photobucket

İşte, kabus başlamıştı...

Ben ses tonuna çok önem verem bir insanım. Yosuke'yi Morikubo Showtaro seslendiriyor. Herhalde kensinin en bilindik rolü, Naruto'daki Shikamaru'dur. Shikamaru'nun karakterini + ses tonunu sevmemin üzerine, son zamanlarda Hakuouki'deki Okita Souji karakterindekiyle seslendirmesiyle gönlümü daha da çelen Morikubo Showtaro'nun Yosuke'yi de seslendirmesi işleri daha da zorlaştırıyordu. Zaten Yosuke çok sevdiğim bir karakter tipi. 3. oyunun Junpei'sini hatırlattı bana ki Junpei'yi de çok severdim. Rahat, gaz, heyecanlı, eğlenceli, geyik, yavşak bir adam Yosuke(Tabii bu benim gördüğüm Daha oyunun başlarındayım) Canım benim ya...

Peki ya ilk göz ağrım?! Ana karakterim! Onun ses tonu?!

Çok üzülüyorum... Neden? Neden bu baş karakterler sessizler? Adamın tek söylediği şeyler "Ah, uh" ve Persona isimleri. Olsun bana o da yeter! Ana karakteri seslendiren kişi; Namikawa Daisuke. Kendisinin Bleach'te Ulquiorra'yı seslendiren kişi. Gerçi ben bu adamın daha çok sesinin ince tonunu kullandığı seslendirmeleri seviyorum. Hetalia'daki Italy ya da Kimi ni Todoke'deki Kazehaya gibi ki Kazehaya animenin çıktığı dönemlerdeki aşkımdı!

E ben bu adamın sesini de seviyorum. Bir "Perusona" diyişi var ki ben joysticki elimden bırakıp eriyorum... Ne olacak?!

Ne olacak benim bu halim?! Cidden hiç hoş bir durum değil T.T



Gerçi ben biraz Persona 4'ten bahsetmek istiyordum ama çok uzun bir yazı oldu. Son bir şey diyip kapatayım. Belki sonrasında oyunla ilgili başka bir şey yazarım.

Persona oyunlarında oynadığımız karakterleri konuştururken bazen bize cevap seçeneği sunduklarında, pis ya da odun seçenekler koymaları çok hoşuma gidiyor.

Hoşlandığı çocuğun onunla konuştuğunu ve bundan dolayı çok mutlu olduğunu, her şeyin bir rüya gibi geldiğini söyleyen bir kıza çıkan iki seçenek var. Biri "Bu çok hoş", diğeri ise, "Bence rüyanda görmüşsün."

Bu tip başka bir şeyi tvden, fotoğraf makinemle çektiğim o iğrenç kalite haliyle burada paylaşmak istiyorum:
Photobucket

Daisuke: "Yardım edeceğim. Hadi şunu halledip buradan gidelim"

Seçenekler: "Yardım et."
"Götlük yap, ortamı terk et."

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Deneme

Aslında bu blogun ismi herseyhakkindahicbirsey olsun istemiştim ama o alınmış! O yüzden böyle oldu. Zaten aralarında pek bir fark yok.

Böyle bir isim almamın nedeni ise buraya pek çok şey hakkında bir şeyler yazabilirim ama bunların hiçbiri anlamlı olmayacaktır.

Yani ben burada saçmalayacağım çünkü içimde tutunca hiç eğlenceli olmuyor xD

Bakalım ne zaman ne saçmalayacağım. (Kendi kendine eğlenmek)